“Uluslararası Rekabet Hukuku ve Kamu Hizmetleri”
HAZIRLAYAN
Birol UBAY
ANKARA-2016
ÖZET
Günümüzde giderek küreselleşen mal ve hizmet piyasaları ile finansal piyasalarda yaşanacak haksız rekabetin önüne geçme ve bu şekilde oluşabilecek piyasa bozulmalarını engelleme hedefi başta Dünya Ticaret Örgütü, OECD, Dünya Bankası ve Avrupa Birliği gibi birçok uluslararası örgüt ve birlik tarafından başta gelen öncelikler arasında gösterilmektedir.
Türkiye, DTÖ’nün kurucu üyesi olarak hem mal ve hizmet ticareti kapsamında ülke taahhütlerini yerine getirmeye çalışırken hem de aday ülke olarak Avrupa Birliği rekabet politikası ile ilgili müktesebata kendi kanunlarını ve kurumlarını uyumlaştırmaya çalışmaktadır.
GİRİŞ
Hak edenlerin başarılı olmasına dayanan rekabetçi bir ortamın varlığına dayanan piyasalarda işlem gören işletmeler ve tüketiciler bakımından girişimci ve tüketici özgürlüğünün yanında ürün çeşitliliği, fiyat rekabeti, yüksek kalite, yenilikçilik ve verimlilikte olacaktır. Bu nedenle ülke içi ve uluslararası rekabetin önündeki engellerin kaldırılması ile piyasaların işlem hacmi yükselirken, kaynaklarında daha verimli kullanılması sağlanmış olacaktır.
Uluslararası rekabet şartlarının bozulmasının ve haksız rekabetin önüne geçilmesi; hem mal ve hizmet ticareti bakımından hem de uluslararası finansal hizmetler bakımından hayati öneme sahiptir. Gelişmiş ekonomilerin aksine kamu hizmetlerinin tekel konumunda olduğu, mal ticaretin önünde gümrük engellerinin olduğu gelişmekte olan ülkelerin uluslararası rekabeti engelleyici uygulamalarının ya da uluslararası sermaye akımlarını çekmek isteyen ülkelerin rekabeti bozucu uygulamalarının ortadan kaldırılması günümüz de uluslararası rekabet ortamının sağlanması ile ilgili önemli sorunlardır.
Bu sorunların çözülmesi ve uluslararası mal ve hizmet ticaretinin önündeki ulusal engellerin kaldırılması için başta Dünya Ticaret Örgütü, OECD, Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlar olmak üzere Avrupa Birliği gibi iç pazara sahip bölgesel birlikler de yoğun bir çaba sarf etmektedir.
Bu çalışmada ilk bölümde ana hatları ile rekabet kavramı ve bunun uluslararası alanda düzenlemeleri bakımından Dünya Ticaret Örgütü ve Avrupa Birliği uygulamaları hakkında bilgiler verilecektir. İkinci bölümde ise, Türkiye’nin rekabet alanında yapmış olduğu düzenlemeler irdelenecektir.
Rekabetin ortaya çıkışı ile birlikte her ne kadar bireysel özgürlükler ve mülkiyet hakları koruma altında olsa bile insanlar işbölümü, sözleşmeler ve mülkiyet haklarının değişimi yoluyla kendi çıkarlarını maksimize etmeye çalışırlar. Rekabet bireysel özgürlüğü ve refahı çeşitli yollarla arttırmaktadır. Kendiliğinden oluşan bilgi ve keşfetme mekanizması olarak piyasalar; tüketicilerin bireysel tercihlerini açığa çıkarırlar, piyasa fiyatları yolu ile bu bilgileri sürekli işlerler ve ayrıca üreticiler ve tacirler tarafından sunulan ürünler ve kıt mallar ile ilgili bilgiyi taşırlar[1].
Buna paralel olarak bir tahsis ve koordinasyon mekanizması olarak rekabet, kıt kaynakların etkin bir şekilde tahsis edilmesini teşvik edecek ve ayrıca seçme özgürlüğünü, müşteri tercihlerinin sağlanmasını ve bireysel sorumlulukları arttıracak şekilde arz ve talebi koordine edecektir. Bu şekilde gelir dağıtım mekanizması olarak piyasa mekanizması da verimliliği ve yenilikçiliği ödüllendirecektir[2].
Bununla birlikte piyasa ekonomisinin yapısında vazgeçilmez bir unsur olan rekabetçilik kavramı aslında mükemmel bir şekilde işlememektedir. Özellikle uluslararası mal ve hizmet piyasasında rekabet koşullarının sağlanması farklı ülke uygulamaları ve kanunları nedeniyle zorlaşmaktadır.
20. yy.’lın ortalarından itibaren giderek artan küreselleşme yani ülkelerin ve dünya üzerindeki insanların daha fazla bütünleşmesi; ulaştırma ve iletişim masraflarında oldukça fazla bir azalmaya neden olmuştur. Küreselleşme neticesinde giderek bütünleşen dünya piyasalarında; mal, hizmet, sermaye, bilgi ve insanların sınırlar boyunca hareketi önündeki yapay engeller ortadan kalkmaya başlamıştır. Bu şekilde hızla küreselleşen dünya sadece insanların günlük yaşamlarını, işlerini, sağlıklarını, eğitimlerini ve boş vakitlerini etkilememekle kalmamış aynı zamanda dünya ekonomisinin de yapısında oldukça büyük değişikliklere neden olmuştur[3].
Genel olarak piyasa rekabeti; mal ve hizmet piyasasında faaliyet gösteren işletmelerin bu kıt malların piyasadaki tesliminden ve sunumundan daha fazla pay almak için birbiriyle girdikleri yarışı ifade etmektedir. Bununla paralel olarak uluslararası rekabet te, ülkelerin uluslararası mal ve hizmet piyasasındaki pazar paylarını arttırma çabalarıdır. Uluslararası rekabet, daha çok yabancı yatırımcıyı kendi ülkelerinde yatırım yapmaları yönünde teşvik eden ya da ülke şirketlerinin uluslararası mal ve hizmet ticareti piyasasında diğer ülke şirketlerine göre daha avantajlı konuma yükselmelerini sağlayacak ekonomik ve vergisel önlem ve teşvikleri içinde barındırmaktadır.
Bu nedenle hem ülke içi hem de uluslararası rekabetin, mal ve hizmet piyasasında faaliyet gösteren işletmeler ve ülkeler bakımından ortaya çıkaracağı zararlı etkilerinden arındırılması ve bu piyasalarda gerçekleşen rekabetin hem ülke içinde hem de uluslararası alanda kurallarının konulması önemlidir.
1.1. Dünya Ticaret Örgütü ve Uluslararası Rekabet
Ülkelerin birbirleriyle yapmış oldukları ticaret, uluslararası alanda rekabeti peşinde getirmektedir. Bu rekabet kimi zaman mal ve hizmet ticaretini kolaylaştıran ya da sermaye hareketlerini cezbeden ekonomik ve vergisel teşvikleri kimi zamanda başka ülkelere karşı avantajlı konuma geçmek veya kendi ülke yatırımcılarını korumak adına ayrımcı ve şeffaf olmayan zararlı uygulamaları içermektedir. Her halükarda uluslararası arenada mal ve hizmet ticareti ya da sermaye hareketleri bakımından oluşan rekabet ortamının bozulmaması ve zararlı rekabet türlerinin engellenmesi için belli uluslararası kuralların oluşturulması önem arz etmektedir.
Özellikle geçen yüzyılda yaşanan iki büyük Dünya Savasının dünya piyasalarını ve ülke ekonomilerini çok olumsuz yönde etkilemesi, bu ekonomik darboğazdan çıkmak isteyen ve yıkılan ekonomilerini daha güçlü bir şekilde yeniden inşa etmek isteyen dünya ülkelerinin Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET), Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) gibi bölgesel ekonomik birlikler ya da Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası (DB) ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) gibi uluslararası örgütler kurmalarına neden olmuştur[4].
Birbirlerinden farklı görünseler de bu ekonomik birliklerin veya örgütlerin asıl amacı üyelerinin kalkınma çabalarında destek olmak ve üyeleri arasında gerçekleşecek mal ve hizmet ticareti ve sermaye hareketlerinin önündeki yapay engelleri kaldırmaktır[5].
Günümüzde dünya mal ve hizmet ticaretinin uluslararası arenadaki rekabet kuralları DTÖ tarafından düzenlenmektedir. DTÖ’nün kuruluşuna bakıldığında örgütün, Ticaret ve Tarifeler Genel Anlaşmasının (GATT) devamı niteliğinde dünya mal ticaretinin kurallarını düzenlerken, GATT’dan farklı olarak bünyesinde hizmet ticareti ile ilgili kuralları da barındırdığı ve ayrıca kurumsal yapısı olan bir organizasyon olduğu görülmektedir[6].
DTÖ anlaşması yasal metni oldukça geniş alanda faaliyeti kapsadığı için uzun ve karmaşıktır. Bu anlaşma ile tarım, tekstil ve giyim, bankacılık, telekomünikasyon, kamu alımları, endüstriyel standartlar ve ürün güvenliği, gıda sağlığı düzenlemeleri, fikri mülkiyet hakları ve daha fazlası düzenlenmektedir. Bu Anlaşma ile bir dizi basit ve temel prensipler ortaya konarak çok taraflı ticaret sisteminin prensipleri oluşturulmuştur[7]. Bu temel prensipler;
· En Çok Kayrılan Ülke Uygulaması: DTÖ anlaşmasına göre üye ülkeler normal şartlar altında ticaret partnerlerine ayrımcı uygulamalar yapamazlar. Eğer bir ülke lehine özel bir avantaj ( bir ürün bakımından düşük gümrük vergisi oranı gibi) sağlanmışsa bu avantaj aynı şekilde diğer DTÖ üyelerine de sağlanmak durumundadır. Bu ilke en çok kayrılan ülke (MNF) olarak adlandırılmaktadır. Bu ilke hem GATT hem de GATS Anlaşmalarında da öncelikli bir prensip olarak yer almaktadır.
· Ulusal Muamele: İthal edilen ve yerel olarak üretilen ürünlere, en azından ithal ürünler ülke sınırlarına girdikten sonra, ülke piyasasında eşit muamele edilmelidir. Aynı durum yabancı ve yerel hizmet sektörü, yerli ve yabancı ticari markalar, telif hakları ve patentler içinde geçerlidir. Bu ulusal muamele prensibi de GATT ve GATS Anlaşmalarında temel prensipler arasındadır.
· Ticaretin Serbestleşmesi: Ticaret engellerin azaltılması, ticaretin desteklenmesi bakımından en önemli huşulardan biridir. Gümrük vergileri, tarifeler, ithalat yasakları veya kotalar gibi önlemler ticaret hacmini önemli ölçüde etkilemektedir.
· Öngörülebilirlik: Düzenlemelerde şeffaflığın ve bağlayıcı kuralların oluşturulması, ticaret engellerinin azaltılmasının yanında, uluslararası ticaret ile uğraşanları cesaretlendirecek diğer bir adımdır.
1.2. Avrupa Birliği Rekabet Politikası
Rekabet politikası Avrupa Birliği (AB) bakımından iç pazarın sorunsuz işlemesi için en önemli unsurlardan biridir. Bu politika Avrupa içindeki herkesin, daha iyi kalitedeki mal ve hizmetlerden daha ucuza faydalanmalarını amaçlamaktadır. Rekabet politikası işletmelerin birbiriyle ile olan ticaretinde belli kurallar getirerek iç pazarda serbest rekabetin aksamasına neden olabilecek pürüzleri ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Bu şekilde yatırımcılığı ve verimliliği teşvik ederek ve daha geniş bir müşteri tercihi sağlayarak, fiyatların düşmesine ve kalitenin yükselmesine yönelik önlemleri uygulamaya koymaktadır[8].
Avrupa Komisyonu, rekabet politikası araçlarını ve piyasa uzmanlığını harekete geçirerek; Birliğin istihdam, büyüme ve dijital Tek Pazar, enerji Birliği, finansal hizmetler, endüstri politikası ve vergi kaçakçılığı ile mücadele gibi unsurları da içeren yatırım ajandasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır[9].
Komisyon, anti-tröst, karteller, birleşmeler ve devlet yardımları alanlarındaki rekabet kurallarının etkinliğini arttırmanın ve rekabet araçlarının, piyasa gelişmeleri ile uyumlu hale getirilmesini sağlamanın yanı sıra AB içinde ve dünya çapında rekabet kültürünü teşvik etmek gibi bir misyonu bulunmaktadır. Bu nedenle rekabet konusunda hem yasal hem de ekonomik bir yaklaşım sergilemektedir.
Komisyon bu yaklaşımını destekler nitelikte, rekabet karşıtı uygulamalar sonucu zarar gören bireylerin ve işletmelerin haklarını arttıracak ve devlet yardımları ile ilgili soruşturma yönetmelerini güçlendirmeyi hedeflemiştir.
Genel olarak bakıldığında AB’nin rekabet politikasının geliştirilmesinin iç Pazar bakımından çok önemli çıktıları olacaktır: Buna göre; Rekabet politikası sayesinde elde edilecek düşük fiyatlar; işletmelerin piyasada daha büyük bir pazar payına sahip olmalarına ve daha uygun fiyatlar sunmalarına yol açacaktır. Rekabetçi bir piyasada fiyatlar aşağıya çekilirken bu durum sadece tüketiciler bakımından değil aynı zamanda ürünleri üreten işletmeleri bakımından da ekonomiyi canlandırıcı bir teşvik sunacaktır.
Ayrıca rekabetin açığa çıkaracağı ortam daha fazla müşteriyi cezbetmek ve piyasaya paylarını genişletmek için malların ve hizmetlerin kalitesinin geliştirilmesi hususunda işletmeleri cesaretlendirecektir. Bunun yanında rekabetçi bir piyasada işletmeler kendi ürünlerini diğerlerinden farklılaştırmaya çalışacaklardır. Bunun sonuncunda da müşteri kendisi için en fiyat ve kalite seçeneğini sunan ürünü tercih edecektir. İşletmeler bu durumu kendi lehlerine çevirebilmek için ürün geliştirme çabalarını arttıracaklar ve bu şekilde de AB iç pazarından dünya pazarına doğru rekabetçilik gücü artan işletmeler açığa çıkacaktır[10].
Avrupa Birliği’nin II Dünya Savaşı sonrasındaki kuruluş amacına bakıldığında perde arkasında savaşın yerle bir ettiği Avrupa ekonomisini yeniden canlandırma ve yeni bir savaşın çıkma ihtimali azaltmak için ülkeleri ekonomik açıdan birbirine kenetleme fikrinin yattığı görülmektedir. Ana kurucu Antlaşma olarak da adlandırılan 1957 tarihli Roma Antlaşması 2. Maddesinde kurulacak Topluluğun görevinin; ortak bir Pazar kurmak ve üye devletlerin ekonomik politikalarını birbirine yaklaştırarak Topluluk çapında ekonomik faaliyetlerin geliştirilmek ve bununla birlikte uyumu, sürekli ve dengeli büyümeyi ayrıca yaşam standartlarının yükseltilmesini sağlamak olduğunu belirtmiştir[11].
Esas itibariyle ekonomik bir birliktelik olarak hayata geçen Avrupa Ekonomik Topluluğu her ne kadar zaman içerisinde siyasal ve ekonomiksel olarak bir güç olmak yolunda Avrupa Birliği’ne dönüşse de kuruluş amacı olan Ortak Pazar fikri gelişerek devam etmiştir. Öyle ki günümüzde AB iç sınırların olmadığı malların ve kişilerin serbestçe ( bazı kısıtlamalar olmakla birlikte) hareket ettiği 28 üyeli bir birlik haline dönüşmüştür.
Bununla birlikte bazen sadece bir üye ülke içinde meydana gelen rekabet kuralları ihlali, o ülkenin ulusal rekabet otoritesi tarafından ele alınmaktadır. Ancak iç pazarın büyümesi ve küreselleşme neticesinde bu yasadışı hareketin etkileri, örneğin kartelleşme gibi, AB boyunca ve ötesinde birçok ülkede sıklıkla hissedilmektedir.
Komisyon, bu AB ötesi davaları sıklıkla takip etmektedir. Komisyon bu tür davalarda sadece soruşturma yetkisine değil ayrıca bağlayıcı karar alma ve önemli cezalar uygulama yetkisine sahiptir. Komisyon, AB rekabet kurallarının uygulanmasını üye ülkelerin ulusal rekabet otoriteleri ile birlikte hareket ederek sağlarken, ulusal rekabet otoriteleri ve Komisyon arasında Avrupa Rekabet Ağı üzerinden bilgi değişimi yapılmaktadır.
Bunun yanında üye ülkelerin yerel mahkemeleri de özel bir anlaşmanın AB rekabet kurallarına uygun olup olmadığına karar verme yetkisine sahiptir. Şirketler ve tüketiciler eğer rekabet kısıtlayıcı yasadışı davranışların sonuçlarından zarar görürlerse bu mahkemelerde dava açabilirler[12].
Komisyon, şirketlerin rekabet kurallarını ihlal mi ettiğini yoksa bu ihlallerden zarar mı gördüğünü inceler. Bunun anlamı Komisyon’un rekabetçi bir piyasa şartlarını korumak üzere kurallar ihlal edilmeden ya da edildikten sonra harekete geçebileceğidir. Komisyon’un incelemesinin neticesinde; durumun önemine göre mevcut bir davranışı yasaklamaya, düzeltici işlemler yapılmasına veya ceza uygulanmasına karar verebilir. Sonuç olarak Komisyon AB içindeki rekabeti bozucu uygulamalar ile ilgili olarak hem önleyici hem de cezalandırıcı kararlar verebilir. AB rekabet kuralları tüm AB üyesi ülkeler de doğrudan uygulanabilir kurallardır ancak bunun yanında üye ülkelerin rekabet otoriteleri kendi rekabet kurallarını da uygulayabilirler[13].
AB üyesi ülkeler arasında iç pazardaki yapılan ticareti bozucu etkileri olan rekabete aykırı davranışlar bakımından Komisyon harekete geçmektedir. Komisyona rekabet kurallarının uygulanması ile ilgili bu zorlayıcı yetki, AB ülkeleri tarafından Kurucu Anlaşmalar ile verilmiştir. Komisyonun kararları kuralları bozan şirketler ve ulusal otoritelerin her ikisi için birden bağlayıcıdır ancak bu kararlar öncelikle AB’nin genel mahkemelerinde ve devam eden süreçte Adalet Divanı’nda temyiz edilebilir. Avrupa şirketleri ve AB hükümetleri, bu kararlar ile ilgili olarak düzenli olarak temyize başvurmakta ve bazen de temyizi kazanmaktadırlar.
2. TÜRKİYE ve REKABET KURALLARI
Gelişen teknoloji ve artan küreselleşme neticesinde dünya mal ve hizmet piyasaları birbirine bağlanmış durumdadır. Geleneksel ticaretin aksine yoğun teknoloji kullanan elektronik ticaretin, özellikle dijital ürünler ve hizmetler bakımından ülkelerin fiziki sınırlarını ortadan kaldırması sayesinde birbiriyle hiç karşılaşmayan taraflar mal ve hizmet alışverişi yapar hale gelmişlerdir.
Gelişen uluslararası mal ve hizmet piyasasının aktörlerinden bir olarak Türkiye’de bu gelişmelere ayak uydurmak ve dünya piyasalarında Pazar payını genişletmek için rekabetçiliği geliştirmek durumundadır.
Bu açıdan bakıldığında Türkiye uluslararası ticaretin ve rekabetin kurallarını düzenleyen örgütlenmelere katılma konusunda aktif bir davranış sergilemiştir.
Türkiye, uluslararası mali işbirliğinin ve istikrarın sağlanması amacıyla oluşturulan IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kurumların yanı sıra uluslararası ticaret alanında da serbest rekabet şartlarının oluşturulması ve ulusal engellerin kaldırılması için gerekli işbirliği koşullarını belirleyen geçici bir çok taraflı anlaşma olan Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) 1953 yılında kabul ederek, Anlaşmaya taraf ülkeler arasında yerini almıştır.
Yaklaşık 50 yıla yakın bir süre dünya mal ticaretinin kurallarını düzenleyen GATT yerini 1995 yılında kurulan ve sadece uluslararası mal ticaretinin kurallarını değil aynı zamanda hizmet ticaretinin ve ticari nitelikli fikri mülkiyet haklarının da uluslararası arenada yapılacak alışverişinin kurallarını ortaya koyan Dünya Ticaret Örgütüne (DTÖ) bırakmıştır.[14] Türkiye’de DTÖ’nun kuruluş aşamasında gerçekleştirilen Uruguay Round'a taraf olan ülkeler arasında yer almış olması sebebiyle kurucu ülkelerden biri olarak DTÖ'yü kuran Nihai Senedi imzalamıştır.
DTÖ sadece üye ülkelerin arasında uyulması gereken uluslararası ticaret kurallarını düzenlemekle kalmamakta ayrıca üye ülkelerin taraf olmalarından kaynaklanan taahhütlerini yerine getirip getirmediklerini de sürekli kontrol etmektedir. Üye ülkeler belli zaman aralıkları ile gözden geçirmeye tabi tutulurken bunun süresinin belirlenmesinde üye ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ve dünya ticaretinden aldıkları paylar belirleyici unsur olmaktadır[15].
Türkiye, DTÖ tarafından her dört yılda bir ticaret politikaları bakımından gözden geçirmeye tabi tutulmaktadır. DTÖ'nün kurulmasından buyana Türkiye'nin ticaret politikaları; 1994, 1998, 2003 ve 2007 yıllarında gözden geçirmeye tabi tutulmuştur[16].
Türkiye’nin AB ile olan ilişkileri bakımından sürece bakıldığında; aday bir ülke olarak Türkiye kendi mevzuatını katılım süreci tamamlanana kadar Birlik mevzuatına uyumlaştırmak ve/veya yakınlaştırmak durumundadır. Bu zorunluluk Birliğin iç pazarın en önemli unsurlarından biri olarak gördüğü ortak rekabet politikası bakımından da geçerlidir.
Bu konuda il adım 1970 yılında imzalana Katma Protokol ile atılırken bunu takip eden süreçte 1995 yılında imzalanan Gümrük Birliği Anlaşmaları ile Türkiye AB ortak rekabet politikası hükümlerine uyum sağlayacağını kabul etmiştir. Bu amaçla ilk olarak AB rekabet politikası ile uyumlu bir Rekabet Kanunu çıkarılması çalışmaları başlatılmıştır[17].
1980’li yıllarda Turgut Özal hükümeti ile başlayan liberalleşme ve serbest piyasa ekonomisine geçiş ile birlikte “ekonominin merkezi bir karar biriminin yönlendirmesine bırakılmadığı, bilakis piyasa dinamiklerine dayalı olarak yönlendirildiği bir ekonomik düzen”[18] olan Piyasa ekonomisi geçerli hale gelmiştir. Ancak piyasa ekonomilerinde işlerliğin sağlanması ve korunması için uygulanan ekonomik politikanın temel ve merkezi unsuru rekabettir. Başka bir deyişle, rekabet, ancak piyasa ekonomisi ile bir varlığa sahiptir ve piyasa ekonomisinin işlerliği, sağlıklı bir rekabet ortamının mevcudiyetine bağlıdır. İşte bu nedenle amacı; “mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaları ve piyasaya hâkim olan teşebbüslerin bu hâkimiyetlerini kötüye kullanmalarını önlemek, bunun için gerekli düzenleme ve denetlemeleri yaparak rekabetin korunmasını sağlamak”[19] olan 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun 1994 yılında TBMM tarafından kabul edilerek yürürlüğe sokulmuştur.
Bu kanunun kabul edilmesi ile birlikte kanunun hükümlerinin uygulanmasından sorumlu olacak bir üst kurul olarak Rekabet Kurumu 1997 yılında kurulmuştur. Organik ve işlevsel olarak bağımsız bir yapıya sahip olan Kurul’un fonksiyonları bakımından AB’deki benzerleri ile arasında bir fark bulunmamaktadır. Rekabet kurulunun görevleri şu şekilde belirtilmiştir:
· Rekabetin Korunması Hakkında Kanun yasaklanan faaliyetler ve hukuki işlemler hakkında, başvuru üzerine veya resen inceleme, araştırma ve soruşturma yapmak;
· Kanunda düzenlenen hükümlerin ihlal edildiğinin tespit edilmesi üzerine, bu ihlallere son verilmesi için gerekli tedbirleri alıp bundan sorumlu olanlara idari para cezaları uygulamak,
· İlgililerin muafiyet ve menfi tespit taleplerini değerlendirerek, uygun olan anlaşmalara muafiyet ve menfi tespit belgesi vermek,
· Verilen muafiyet kararları ve menfi tespit belgelerinin ilgili olduğu piyasaları sürekli takip ederek, bu piyasalarda ya da tarafların durumlarında değişiklikler tespit edilmesi halinde ilgililerin başvurularını yeniden değerlendirmek,
· Birleşme ve Devralmalara izin vermek, Başkan Yardımcıları ve Baş Hukuk Müşavirini Başkanın teklifi üzerine atamak,
· Kanunun uygulanması ile ilgili olarak tebliğler çıkarmak ve gerekli düzenlemeleri yapmak,
· Rekabet hukuku ile ilgili mevzuatta yapılması gerekli değişiklikler konusunda doğrudan veya bakanlığın talebi üzerine görüş bildirmek,
· Rekabeti sınırlayıcı anlaşma ve kararlarla ilgili olarak diğer ülkelerin mevzuat, uygulama, politika ve tedbirlerini izlemek,
· Kurumun personel politikalarını saptamak, uygulamasını izlemek personelin atama işlemlerini yapmak,
· Başkanlıkça hazırlanan Kurumun yıllık bütçesi, gelir gider kesin hesabı ve yıllık çalışma programlarını onamak, gerekirse bütçede hesaplar arasında aktarma yapmaya karar vermek,
· Yılda bir, çalışmaları ve görev alanlarındaki durum ve gelişmelerle ilgili bir rapor yayınlamak,
· Menkul ve gayrimenkul eşya ve demirbaş alımı gibi satın alma, satma, kiralama konularındaki önerileri görüşüp karara bağlamak, bu konuda gerekli düzenlemeleri yapmak,
· Kurumun üçüncü kişilerle olan alacak, hak ve borçları hakkında her türlü işleme karar vermek, Kanunla verilen diğer görevleri yerine getirmek[20].
Türkiye’nin, AB rekabet politikası ile ilgili müktesebata uyumunun hangi aşamada olduğunun tespiti açısından; AB’nin Türkiye ile ilgili olarak her yıl yayımladığı “İlerleme Raporu”na bakmakta fayda vardır. 2015 yılı ilerleme raporunun 8. Fasıl rekabet başlıklı bölümüne göre[21]; Türkiye, AB’nin büyük oranda uyumlaştırdığı anti-tröst ve birleşmeler politikası konularında bazı ilerlemeler kaydetmiştir ve Rekabet Kurumu görevlerini etkin bir şekilde yerine getirmektedir. Bununla birlikte Türkiye devlet destekleri konusunda bir ilerleme kaydedememiştir. Devlet desteklerinin izlenmesi ve denetlenmesi hakkındaki kanunun uygulanmasına yönelik yönetmeliğin yürürlüğe girmesi üçüncü kez ertelenmiştir. Türkiye’nin bu konudaki yönetmeliği en geç önümüzdeki sene yürürlüğe sokması gerekmektedir. Rekabet Kurumu, anti-tröst ve birleşmeler politikası konusunda 2014-2018 stratejik planı ile uyumlu bir şekilde uygulama sicilini güçlendirmiştir. Yetkililerin, Türkiye'nin bu alandaki ulusal mevzuatını rekabet bakış açısıyla anlamalarına yardımcı olan bir rehber ile 332 adet kararı raporlama döneminde yayımlamıştır. Rekabeti kısıtlayabilecek 215 adet mevzuatı ortaya koyan bir rapor yayımlamıştır. Rekabet Kurumu, korunması gereken, tatmin edici seviyedeki idari ve operasyonel bağımsızlığını sürdürmektedir. Devlet Desteklerinin İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanun’un uygulanmasını sağlayacak olan mevzuatın yürürlüğe girişi, devlet desteği uygulamaları ve tedbirlerinin bildirilmesi gerekliliğini de geciktirecek şekilde, 31 Aralık 2015 tarihine kadar tekrar ertelenmiştir. Kapsamlı bir devlet destekleri envanteri henüz oluşturulmamıştır ve devlet desteği uygulamalarının AB müktesebatına uyumuna ilişkin eylem planının tamamlanması beklenmektedir. 2012 tarihli teşvik paketi kararının kapsamı kimyasallar, madencilik ve yüksek teknoloji ürünleri gibi sektörleri de kapsayacak şekilde genişletilerek ikinci kez değiştirilmiştir; bu değişiklikle büyük ölçekli, bölgesel ve stratejik projeler için ek vergi teşvikleri de sağlanmaktadır. Bazı devlet desteği programları, Türkiye'nin Gümrük Birliği kapsamındaki yükümlülüklerini ihlal etmeye devam etmektedir
SONUÇ
Teknolojik buluşların ve siber iletişimin körüklediği küreselleşme, özellikle 1980’li yıllardan sonra hızla atağa kalkarak günümüzde tepe noktasına ulaşmıştır. Küreselleşmenin dünya üzerinde finansal ve hizmet piyasalar bakımından karasal sınırları kaldırması dünya ülkelerinin piyasalarının da birbirine kenetlenmesine yol açmıştır. Özellikle finansal piyasalarda işlem gören sermeye hareketlerinin bir ülkeden diğer bir ülkeye serbestçe giriş çıkış imkanın olması küresel çapta krizlerinde artçı ya da ana sallantılarına sebebiyet vermiştir. Bunu en son örnek olarak 2007 yılında ABD’deki Mortgage krizine bağlı olarak türev piyasa işlemlerinden kaynaklanan finansal krizin, sermaye piyasaları aracılığı ile bir anda Dünya’ya yayılarak küresel bir hal almasını ve Avrupa’da bir borç krizi haline dönüşmesini verebiliriz.
Bununla birlikte küreselleşme uluslararası mal ve hizmet ticareti ve sermaye piyasalarının önünü açarak tam rekabet koşulları altında ticareti arttırıcı ve ülkelerin refahını arttırıcı bir etkiye de sahiptir. Ancak cümlenin kendi içinde de geçtiği üzer bunun en önemli koşulu rekabetin önündeki engellerin kaldırılması ve uluslararası piyasaların düzgün şekilde çalışmasının önünün açılmasıdır.
Özellikle II Dünya Savaşı sonrası yeniden yapılanmak isteyen ekonomilerin bunu dış ticaret ile sağlamak istemesi ve bunun yanında uluslararası ticareti düzenleyecek kurallarının eksikliği ve farlı ülke uygulamaları, uluslararası rekabetin önünde engel teşkil etmesi; uluslararası mal ticaretinin kurallarının 1947 yılında imzalanan GATT ile düzenlenmeye çalışılmasına neden olmuştur.
Bununla birlikte özellikle 1980’li yıllardan sonra hızla gelişen hizmet ticareti kavramı ve bu ticaretin uluslararası getirisinden en fazla payı almak isteyen gelişmiş ülkelerin çabaları neticesinde Dünya Ticaret Örgütü; GATT’ın yerini alacak şekilde kurumsal bir yapısı olan hem hizmet ve fikri mülkiyet haklarını hem de mal ticaretinin kurallarını düzenleyen bir uluslararası kuruluş olarak kurulmuştur.
DTÖ kendi üyeleri arasındaki mal ve hizmet ticareti ile ilgili uyulması gereken rekabet kurallarını düzenlerken üye ülkeler üzerinde uluslararası ticarette yönelik bağlayıcılığı olan kurallar koyma yetkisine de sahiptir. Benzer şekilde bölgesel bir birlik olarak Avrupa Birliği de kendi üyeleri arasında gerçekleşecek ticarete yönelik kurallar koyarak iç pazarın düzgün işlemesine engel olabilecek zararlı rekabet türlerini ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır. Bunu hem ortak rekabet politikası çerçevesinde Konseyin çıkardığı ikincil düzenlemeler yolu ile hem de üye ülkelerin rekabete yönelik mevzuatlarının, Komisyon ve ulusal rekabet kurumları vasıtasıyla sürekli gözlemlenmesi yoluyla yapmaktadır.
Türkiye’de DTÖ üyeliğinin vermiş olduğu yükümlülükler çerçevesinde özellikle hizmet ticareti başta olmak üzere uluslararası rekabeti önleyici ve ayrımcı uygulamaları kaldırma yönündeki ülke taahhütleri yerine getirmeye çalışmaktadır. Ayrıca Avrupa Birliği katılım sürecinde aday ülke olarak kendi rekabet mevzuatını AB rekabet politikası ile ilgili müktesebata uyumlaştırmak için çalışmalar yapmaktadır. Bu yönde ilk olarak 1994 yılında 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun yürürlüğe sokulmuş ardından da 1997 yılında bu kanunun uygulanması ile ilgili çalışacak Rekabet Kurumu kurulmuştur.
DİNÇER, G., ve ÇAKMAK, U., 2008, “GATS Çerçevesinde Gerçek Kişilerin Geçici Hareketliliğinin Liberalizasyonu Üzerine Bir Değerlendirme”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi 63 (4
Directive 2004/17/EC covers the procurement of entities operating in the utilities sector. OJ No L 134 of 30 April 2004 http://europa.eu.int/eur-lex/en/index.html.
EU Directive 2004/18/EC covers the procurement of public sector bodies. OJ No L 134 of 30 April 2004 http://europa.eu.int/eur-lex/en/index.html.
EU Commission, 2016, Competition, internet erişim 11.01.2016, http://ec.europa.eu/competition/general/overview_en.html
Gelir İdaresi Başkanlığı,2009, GATT Bilgilendirme Rehberi, GATT (90) Müdürlüğü Yayın No: 95
Komisyon Tarafından Avrupa Parlamentosuna, Konseye, Ekonomik Ve Sosyal Komiteye ve Bölgeler Komitesine Sunulan Bildirim, 2015, Türkiye 2015 Yılı İlerleme Raporu, Brüksel,10.11.2015,SWD(2015)216
Rekabet Kurumu, Rekabet Kurulu’nun Görev ve Yetkileri, İnternet erişim, 12.01.2016, http://www.rekabet.gov.tr/tr-TR/Sayfalar/Rekabet-Kurulunun-Gorev-ve-Yetkileri
Petersmann, E-U., (a), 1996, International Competition Rules for Private Business: A Trade Law Approach for Linking Trade and Competition Rules in the WTO – The Institutional and Jurisdictional Architecture, Chicago-Kent Law Review, Volume 72, Issue 2, Symposium on Global Competition and Public Policy in an Era of Technological Integration, Article 15
Petersmann, E-U. (b), 2012, International Economic Law in the 21st Century: Constitutional Pluralism and Multilevel Governance of Interdependent Public Goods, Hart Publishing, Oxford and Portland, Oregon, İnternetErişim01.12.2015 https://books.google.com.tr/books
TEPAV,2008, Dünya Ticaret Örgütü Doha Turu Çok Taraflı Ticaret Müzakereleri Ve Türkiye, Editörler; M. Sait AKMAN ve Şahin YAMAN.
The Treaty of Rome, 25 March 1957.
WTO, 2016, Understandıng The Wto: Basics Principles of the Trading System, İnternet erişim 11.01.2016, https://www.wto.org/english/thewto_e/whatis_e/tif_e/fact2_e.htm
WTO Trade in Services Division, 2013, The General Agreement On Trade In Servıces An Introductıon,(İnternet Erişim 15.10. 2015) https://www.wto.org/english/tratop_e/serv_e/gsintr_e.pdf
YILDIZ, H., 2007, Avrupa Birliği Ortak Rekabet Politikası ve Türkiye, Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi, ISSN;1694-528X, Sayı 12
4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun gerekçesi, Resmi Gazete 13/12/1994 -22140
[1] Ernst-Ulrich Petersmann (a), 1996, International Competition Rules for Private Business: A Trade Law Approach for Linking Trade and Competition Rules in the WTO – The Institutional and Jurisdictional Architecture, Chicago-Kent Law Review, Volume 72, Issue 2, Symposium on Global Competition and Public Policy in an Era of Technological Integration, Article 15, s.547.
[2]A.g.m..s.547.
[3] Ernst-Ulrich Petersmann, (b), 2012, International Economic Law in the 21st Century: Constitutional Pluralism and Multilevel Governance of Interdependent Public Goods, Hart Publishing, Oxford and Portland, Oregon, İnternetErişim01.12.2015 https://books.google.com.tr/books
[4] Gönül DİNÇER, ve Umut ÇAKMAK, 2008, “GATS Çerçevesinde Gerçek Kişilerin Geçici Hareketliliğinin Liberalizasyonu Üzerine Bir Değerlendirme”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi 63 (4),ss. 135-154
[5] WTO Trade in Services Division, 2013, The General Agreement On Trade In Servıces An Introductıon,(İnternet Erişim 15.10. 2015) https://www.wto.org/english/tratop_e/serv_e/gsintr_e.pdf
[7] WTO, 2016, Understandıng The Wto: Basics Principles of the Trading System, İnternet erişim 11.01.2016, https://www.wto.org/english/thewto_e/whatis_e/tif_e/fact2_e.htm
[8] EU Commission, 2016, Competition, internet erişim 11.01.2016, http://ec.europa.eu/competition/general/overview_en.html
[10] EU Directive 2004/18/EC covers the procurement of public sector bodies. OJ No L 134 of 30 April 2004 http://europa.eu.int/eur-lex/en/index.html.
[12] EU Commission, 2016, Competition, internet erişim 11.01.2016, http://ec.europa.eu/competition/general/overview_en.html
[13]Directive 2004/17/EC covers the procurement of entities operating in the utilities sector. OJ No L 134 of 30 April 2004 http://europa.eu.int/eur-lex/en/index.html.
[14] WTO Trade in Services Division, 2013, The General Agreement On Trade In Servıces An Introductıon,(İnternet Erişim 15.10. 2015) https://www.wto.org/english/tratop_e/serv_e/gsintr_e.pdf
[16] TEPAV,2008, Dünya Ticaret Örgütü Doha Turu Çok Taraflı Ticaret Müzakereleri Ve Türkiye, Editörler; M. Sait AKMAN ve Şahin YAMAN,
[17] Habib YILDIZ, 2007, Avrupa Birliği Ortak Rekabet Politikası ve Türkiye, Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi, ISSN;1694-528X, Sayı 12
[18] 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun gerekçesi, Resmi Gazete 13/12/1994 ve Sayı : 22140
[20] Rekabet Kurumu, Rekabet Kurulu’nun Görev ve Yetkileri, İnternet erişim, 12.01.2016, http://www.rekabet.gov.tr/tr-TR/Sayfalar/Rekabet-Kurulunun-Gorev-ve-Yetkileri
[21] Komisyon Tarafından Avrupa Parlamentosuna, Konseye, Ekonomik Ve Sosyal Komiteye ve Bölgeler Komitesine Sunulan Bildirim, 2015, Türkiye 2015 Yılı İlerleme Raporu, Brüksel, 10.11.2015, SWD(2015) 216
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder