“AVRUPA BİRLİĞİ VERGİLENDİRME POLİTİKASI VE AB BÜTÇESİ ARASINDAKİ İLİŞKİ”
HAZIRLAYAN
Birol UBAY
ANKARA-2015
GİRİŞ
Avrupa Birliği Bütçesinin öz kaynakları arasında yer alan Üye ülkelerin katma değer vergisi paylarının durumu, Birliğin dolaylı vergilendirme lanındaki ortak vergi politikası ile yakından ilişkilidir.
Avrupa Birliği’nde katma değer vergisi, özel tüketim vergisi gibi dolaylı vergiler bakımından Kurucu Anlaşmalarda vergi sistemlerinin uyumlaştırılması öngörülürken, gelir ve kurumlar vergisi gibi geleneksel özellikler taşıyan dolaysız vergiler bakımından Üye ülkelerin farklı vergi sistemlerinin birbirine yakınlaştıırlması öngörülmektedir. Uyumlaştırma ve yakınlaştırma bakımından öngörülen araçlar Üye ülkeler bakımından bağlayıcılığı olan ikincil mevzuatlar ve Avrupa Birliği Adalet Divanı Kararları olacaktır.
Genel olarak, küreselleşen ekonomi ve gelişen internet teknolojisi geleneksel ticaret yöntemlerinin yerini elektronik ticaretin almasını bu da yeni vergi kaçakçılığı türlerinin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Gümrük Birliği dolayısıyla zaten kaldırılan Üye ülkeler arası sınır ve gümrük kontrollerine bir de kontrolü oldukça zor olan elektronik ticaretin eklenmesi katma değer vergisi alanında yaşanan kayıp ve kaçağı giderek arttırmıştır.
Bu çalışmada, ilk bölümde Avrupa Birliği’nin vergilendirme politikasına genel bir bakış yapılarak, vergi hukukunun kaynakları açıklanacaktır. İkinci Bölümde ise Birlik Bütçesinin öz kaynakları arasında yer alan Üye ülkelerin katma değer vergisi payları ve Birliğin KDV kayıp ve kaçağını önlemek adına yaptığı çalışmalardan kısaca bahsedilecektir.
1. AVRUPA BİRLİĞİ’NDE VERGİLENDİRME POLİTİKASI
Maliye politikasının bir konusu olarak vergilendirme, Roma Antlaşması’nın “Topluluk Politikaları” adını taşıyan üçüncü kısım[1] içinde “Rekabet, vergilendirme ve mevzuatın yakınlaştırılması ile ilgili ortak düzenlemeler” başlığı altında düzenlenmiştir.[2] Topluluğun vergi politikasının, Kurucu Antlaşma’nın üçüncü kısmında rekabet kurallarından sonra düzenlenmiş olması vergi politikasının Birliğin ulaşması gereken bir amacı değil hedeflerine ulaşmak için bir araç olarak görüldüğünü göstermektedir.
Vergilendirme milli egemenliğin merkezinde yer alır, hükümetler gelir yönetimi olmadan politika yürütemezler. Vergilendirme, ekonomik düzenleme aracı olarak; tüketimi etkilemekte, tasarrufları desteklemede ya da şirketleri ve organizasyonları şekillendirmede kullanılabilir. Vergi politikası tüm üye ülkeler için sadece kendi ülkelerindeki etkilerinden dolayı değil komşu ülkelere olan etkilerinden dolayı da önemlidir. Avrupa Birliği’nin İç Pazarında, üye ülkeler vergi politikasında farklı yönlere gitmemek için birlikte çalışmak zorundadırlar[3]
Vergi politikası, milli egemenliğin bir sembolüdür ve bunun ötesinde ülkenin ekonomik politikasının bir parçası olarak kamu harcamalarının finansmanına ve gelirlerin yeniden dağıtımına yardım eder. Avrupa Birliği’nde vergi politikalarının sorumluluğu genel olarak üye ülkelere bırakılmıştır.
Fakat üye ülkelerin farklı vergi politikaları uygulamaları, AB’nin ekonomik ve finansal alandaki bütünleşme politikalarını uygulayan ve İç Pazarın oluşturulması için gerekli bütünleşmelerin büyük bir kısmını tamamlayan AB ülkelerinin önünde önemli bir sorun olarak durmaktadır.[4]
Vergi politikasının uygulanması esas olarak üye ülkelerin yetkisine bırakılmış olması AB düzeyinde vergi politikası ile ilgili yapılan düzenlemelerin oldukça sınırlı kalmasına sebep olmuştur ve üye devletlerin vergi oranlarında devam eden farklılıklar İç Pazarda ki fiyat farlılıklarının devam etmesine neden olmaktadır.[5] Başka bir deyişle, Kurucu Antlaşmanın getirdiği dört özgürlükten olan malların, kişilerin, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımı düzenlemelerinin tüm kurallarının uygulanmasının getirdiği tam bir rekabet ortamının karşısında farklı vergi politikaları uygulamaları bir engel olarak durmaktadır.[6]
Avrupa Birliği’nin vergilendirme ve sosyal güvenlik katkılarındaki rolü ikinci derecededir. AB’nin amacı üye ülkelerin geçerli milli vergi sistemleri ve sosyal güvenlik sistemlerini sadece birbirleriyle daha kolay uyumlu hale getirmek değil ve aynı zamanda Avrupa Topluluğunu kuran Antlaşma ile de uyumlu hale getirmektir.[7] İç pazarın kurulabilmesi için tüketim vergileri sisteminin olabildiğince tarafsız olması gerekmektedir.[8]
Avrupa Topluluğu Antlaşması’nın 269. Maddesine göre Birlik bütçesinin tamamen kendi kaynakları ile finanse edilmesi gerekmektedir. Bu kaynaklar üye ülkelerin katkı yapma kapasitelerine dayanmaktadır. Günümüzde öz kaynaklar; tarımsal vergiler, gümrük harçları, uyumlaştırılmış matrah üzerinden hesaplanan KDV gelirinin yüzdelik kısmı ve gayri safi hâsıla temelli kaynaklardır. Avrupa Birliği vergi yaratma ve toplama yetkisine sahip değildir.[9]
1.1. Avrupa Birliği’nde Vergi Hukukunun Kaynakları
Her ne kadar Avrupa Birliği; uluslararası hukuk kurallarına ve anlaşmalara dayanılarak oluşturulan bir uluslararası birlik ise de diğer uluslararası birliklerden farklı olarak kendi hukukunu oluşturma kabiliyetine sahiptir. Bu bağlamda Avrupa Birliği’ne üye devletlerin kendi egemenlik haklarının bir kısmını Birliğe devretmeleri sonucu ortaya çıkan Avrupa Birliği Hukuk Sistemi, ulusüstü bir yapıya sahip olup, üye devletlerin iç hukuklarının üstünde yer alır ve doğrudan uygulanabilme özelliğine sahiptir.
Ancak, Avrupa Birliği’nin ilk oluşum sürecinde, vergilendirme kurulan Birliğin Ortak Politikaları arasında yer almamış, üye devletlerin kendi egemenlik yetkilerine bırakılmıştır. Vergilendirme politikası Avrupa Birliği’nin kurucu antlaşması Roma Antlaşması’nda da Birliğin temel ilkeleri arasında yer almamış rekabet kurallarından sonra ve mevzuatın yakınlaştırılması bölümünden önce düzenlenmiştir.
Süreç içinde oluşturulan İç Pazar’ın sorunsuz işlemesi ve serbest rekabet ortamının zarar görmemesi Birlik içindeki üye devletlerin farklı vergi sistemlerinin birbirleriyle yakınlaştırılmasını zorunlu hale getirmiştir. Ancak Roma Antlaşması’nı değiştirerek Avrupa’nın ekonomik ve parasal birliğe geçiş sürecini hazırlayan Maastrihct Antlaşması’nda bile, vergilendirme alanında ortak bir vergi politikası oluşturma yönünde kesin bir adım atılmamıştır. Buna rağmen Avrupa Birliği’nin ekonomik bütünleşme yolundaki hedeflerini gerçekleştirebilmesi için İç Pazardaki farklı vergi uygulamalarının ortadan kaldırılması ve Birliğin ortak vergi hukukuna uyumun sağlanması gerekmektedir.
Avrupa Birliği vergi hukukunun temel kaynağını Avrupa Topluluğu’nu kuran Antlaşmalar[10] ve bunların ekleri oluşturmaktadır. Bunlara birincil kaynaklar da denilmektedir. Birincil kaynaklar içinde en önemlisi 1957 tarihli Roma Antlaşması’dır.
Roma Antlaşması maddeleri vergilendirme alanında birincil yasaları koyar ve Antlaşma’nın 95 inci Maddesi hariç olmak üzere, Avrupa Birliği Konseyi, vergilendirme alanında alınacak kararlarda oybirliğine ve subsidiarite prensibine tabidir.
Roma Antlaşması’nın 90 ıncı Maddesi, üye ülkelerin diğer ülkelerin ürünlerine direkt ya da dolaylı olarak, aşırı vergi ya da iç vergi uygulamasını yasaklar ve/veya diğer ürünlere dolaylı koruma şeklindeki herhangi bir iç vergilendirme uygulamasını yasaklar. Bu madde ile üye ülkelerin, kendi yerel ürünleri için avantaj sağlayan vergi ayrımcılığını yapmaları yasaklanmıştır. Üye devletlerin bu kurala uymaması halinde sorun, Adalet Divanı’ndan önce Antlaşmayı ihlal prosedürüne tabi olacaktır. Antlaşmanın takip eden 91–93 üncü Maddeleri, iç vergilendirmede, geri ödeme şeklinde ortaya çıkan ihracat sübvansiyonlarını ortadan kaldırmaktadır.
Roma Antlaşması’nın 93 üncü Maddesi’ne göre Konsey, Avrupa Parlamentosu’nun ve Ekonomik ve Sosyal Komitenin görüşünü aldıktan sonra Komisyon’un önerisi üzerinde oybirliği ile hareket ederek, satış vergileri, tüketim vergileri ve dolaylı vergilerin diğer türlerini ilgilendiren mevzuatın uyumlaştırılması için gerekli hükümleri uygulayacaktır. Bu gibi uyumlaştırmanın yayılması iç pazarın oluşturulması ve işleyişi için önemlidir.
Roma Antlaşması’nın 94 üncü Maddesi Konseyi, Avrupa Parlamentosunun ve Ekonomik ve Sosyal Komite’nin görüşünü aldıktan sonra, Komisyon’dan gelen teklifler üzerinde oybirliği ile hareket ederek, ortak pazarın kurulması ve işleyişine direkt olarak etki edecek bazı yasaların, tüzüklerin ve üye ülkelerin idari hükümlerinin uyumlaştırılması Direktiflerini yayımlamaya yetkilendirmiştir.
94 üncü Madde ise Konseye, bu gibi tedbirlerin dolaylı vergiler üzerinde odaklanacağı konusunda vurgu yapmadan, vergi kurallarının üzerindeki vergi tedbirlerinin yakınlaştırılması için izin vermiştir. Sonuç olarak Roma Antlaşması’nın 94 üncü Maddesi, dolaysız vergilendirme konusu ile ilgili Direktif yayınlanması konusunda ne bir hüküm getirmiş ne de uyumlaştırmayı cesaretlendirmiştir. Her şekilde tüm Direktifler mutlaka iç pazarın kuralları ile uyumlu olmalı ve Roma Antlaşması’nın getirdiği temel özgürlüklerine saygılı olmalıdır. Dahası, 94 üncü Madde ortak pazarın kuruluşu ve işleyişinin 93 üncü Madde’ de yer alan Konseyin aracılığından daha sıkı şartlarda olacağına vurgu yapmıştır.
93 üncü Madde, Konseyi dolaylı vergileri ilgilendiren hükümleri, özellikle satış vergileri, tüketim vergileri ve dolaylı vergilerin diğer türlerindeki mevzuatın uyumlaştırılmasındaki hükümleri uygulamakla yetkilendirmiştir. 94 üncü Madde ise Konseyi yasaların yakınlaştırılması ve benzeri ile ilgili Direktiflerin yayınlanması ile yetkilendirmiştir. Bu ne dolaysız vergilerin uyumlaştırması ne de temel hukuki dayanakları içeren dolaysız vergilendirme hükümlerini içerir. Bununla beraber, dolaysız vergi sistemlerinin yakınlaştırılması, dolaysız vergilendirme tedbirlerinin uygulanması için de kullanılan 94 üncü Maddeye göre mümkündür.
Antlaşma, dolaysız vergilendirme hükümlerini düzenlemese de iç pazarın kurulması ve işleyişini hedefleyen bazı kanunlar ile ilgili tedbirler, Roma Antlaşmasının 95 inci Maddesi altında uygulanabilir. Ancak bunlar Avrupa Parlamentosu ve Konsey’in her ikisi tarafından onaylanmak zorundadır.
Roma Antlaşmasının 95 inci Maddesi, mali hükümleri içermekle beraber, yönetsel tarzdaki bazı vergi tedbirleri, bu maddeye istinaden uygulanmaktadır. Madde, Konseyi, üye ülkelerdeki iç pazarın daha iyi işlemesi amacıyla yasalarla, tüzüklerle ve idari eylemlerle ortaya konan hükümlerin yakınlaştırılması için tedbirler uygulamakla yetkilendirirken, bu tedbirlerin AB Antlaşmasının 14 üncü ve 251 inci Maddelerine uygun olarak yürürlüğe konmasını şart koşmaktadır.
Avrupa Konseyi’nin, dolaysız vergiler ile ilgili düzenlediği birçok Konsey Direktifi, Antlaşmanın 251 inci Maddesi’nde düzenlenen; ortak karar prosedürü takip edilerek değil, Avrupa Birliği Parlamentosu’na danışıldıktan sonra uygulanır. Ortak karar prosedürünün anlamı, Antlaşmanın 93 ve 94 üncü Maddelerinin kullanılmasında, Parlamentonun kararının gerekmemesi ve böylece bu maddelere istinaden uygulanacak tedbirlerin kolayca ve kısa zamanda uygulanmasıdır. Maddelerin içeriğine bakıldığında 94 üncü madde (dolaylı ve dolaysız vergilendirmeyi düzenlemez) ve 93 üncü Madde (dolaylı vergiler, tüketim vergileri ve satış vergileri) AB üyesi devletlerin üzerinde anlaştığı vergisel hükümlerin uygulanmasına izin verir ki bunlar direk olarak dolaylı vergilerle ilgilidir. Bu nedenledir ki, bu güne kadar dolaysız vergiler ile ilgili birçok Komisyon önerisi reddedilmiştir. Bundan başka Komisyon, üye ülkeler tarafından bağışlanan yardımların, Antlaşmanın 87 nci Maddesine uygun olup olmadığı kararını verme yetkisine sahiptir. Antlaşmanın 87 nci Maddesine göre; üye devletler tarafından yapılan bağışların ya da rekabeti bozan veya tehdit eden vergi teşvikleri şeklindeki devlet kaynaklı yardımların, Birlik yasasıyla uyumlu olması gerekir. Çünkü bunlar üye ülkeler arasındaki ticarete ve iç piyasanın işleyişine etki eder. Bununla beraber bazı devlet yardımları 87 nci Maddenin 2 ve 3 No’lu paragraflarında tanımlanan durumlara uygun olarak değerlendirilebilir.
Bundan başka, Antlaşmanın 308 inci Maddesi Konseye, yapılacak eylem, Birlik İç Pazarının düzgün işlemesi için gerekli ise, Avrupa Parlamentosuna danıştıktan sonra Komisyon’un teklifi üzerinde oybirliği ile hareket etme hakkı vermiştir. Buna göre Konsey, dolaysız vergilendirme ile ilgili spesifik durumlarda sadece 94 üncü Maddede belirtilen vergi kanunlarının yakınlaştırması önlemlerini değil ayrıca uyumlaştırma tedbirlerini de uygulayabilmektedir.
Avrupa Birliği vergi hukukunun diğer bir kaynağı, “İkincil Kaynaklar” olarak da adlandırılan ve Avrupa Topluluğu’nu kuran Roma Antlaşması’nın 249 uncu Maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak oluşturulan düzenlemelerdir. Bu madde kapsamında; görevlerini yerine getirmek için bu Anlaşma hükümlerine uygun olarak, Konsey ile ortaklaşa hareket ederek Avrupa Parlamentosu, ayrıca Konsey ve Komisyon tüzükler hazırlar ve yönergeler çıkarır, kararlar alır, tavsiye veya görüşler bildirir.
Tüzük (Regulations): Ulusal yasalara eş değer metinler olarak kabul edilen Tüzükler; genel kapsamlıdır ve bütün unsurları ile bağlayıcıdır[11] ayrıca üye devletlerin milli parlamentolarından çıkan yasalar gibi doğrudan doğruya uygulanma zorunluluğu olan metinlerdir.[12] Tüzükler sayesinde Avrupa hukuku ulusal hukukun yerine geçirilmektedir bu yüzden tüzükler “Avrupa Yasaları” olarak da adlandırılmaktadır. Tüzükler; Bakanlar Konseyi ve Komisyon tarafından yapılabilmektedir.
Direktifler (Directives); Üye ülkelerin uyma zorunluluğu bulunduğu Direktifler bir tür “çerçeve yasası”dır ve ulusal yasalar ile AB mevzuatının uyumlaştırılmasında önemli bir rol oynarlar. Direktifler genel olarak ortak bir politikayı gerçekleştirmek için amacı tespit ederler ancak sonuçları açısından her muhatap üye devleti bağlarken şekil ve yöntem seçimini üye ülkelere bırakır. Direktifler, Tüzükler gibi üye ülkelerde doğrudan yürürlüğe girmezler, bunların yürürlüğe girebilmeleri için üye devletlerin bir yasa veya kararname çıkarmaları gereklidir. Şayet Direktifle öngörülen temel hedefler üye ülkeler tarafından iç hukuka aktarılmazsa ya da aktarımda bir gecikme olursa AB vatandaşları milli mahkemelere bu konuda müracaat edebilir. Sadece Adalet Divanın verdiği karar uyarınca Direktifler üye ülkelere herhangi bir takdir yetkisi tanımıyorsa, tüzükler gibi doğrudan etkili olacak ve yürürlüğe henüz girmemiş olanlar bile iç hukuktan önce uygulanacaktır.
Karar (Decision); uyulması zorunlu hukuk kaynakları arasında olup, Konsey, Avrupa Parlamentosu ile birlikte Konsey veya Avrupa Komisyonu tarafından çıkarılır. Karar’da AB kurumları spesifik bir konuda kural koyar. Karar aracılığı ile AB kurumları, AB üye ülkeleri ya da AB vatandaşlarına belli bir eylemi yapmayı ya da yapmamayı öngörebildiği gibi hak ve yükümlükler de yükleyebilir. Karar, muhatapları için bütün unsurları ile bağlayıcıdır. Kararı tüzükten ayıran temel karakter kararların spesifik nitelikli olmasıdır.
Kararlara örnek olarak; İç piyasadaki vergi sisteminin işleyişini iyileştirecek bir topluluk programı kuran (Fiscalis 2013) ve 2235/2002/AT Kararını ilga eden Kararı[13] verilebilir.
Tavsiye (Recommendation) ve Görüş (Opinion): Bunlar temenni niteliğinde olup uygulanıp uygulanmaması üye devletlerin inisiyatifindedir.[14] Hukuki açıdan bir bağlayıcılıkları yoktur. Tavsiye, her hangi bir AB kurumuna belli konularda üye devletlere, diğer kurumlara ve bazı hususlarda AB vatandaşlarına tavsiyelerde bulunma imkânı sağlar. Tavsiyeler ortak bir politikanın amaçlarını ortaya koyarlar. Görüş, ise herhangi bir AB kurumuna belli bir mesele hakkında görüş sunma imkânı sağlar.
Avrupa Birliği’nin vergi hukukunun “Birincil ve İkincil Kaynakları” dışında olan Uluslararası Antlaşmalar ve yargı kararları gibi bazı metinler de Topluluk hukuka kaynak oluşturmaktadır. Bunlar “Diğer Kaynaklar” olarak adlandırılmaktadır.
Topluluk tarafından yapılan uluslararası anlaşmalar; ortaklık anlaşmaları veya işbirliği anlaşmaları şeklinde olabilir. Bunlar; Topluluk tarafından imzalanan ve onaylanan anlaşmalar (DTÖ ile akdedilen anlaşma… vb), Tüm üye devletler tarafından imzalanan anlaşmalar (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi,… vb), Hem Topluluk hem de üye devletler tarafından imzalanan karma anlaşmalar (1963 tarihli Ankara Anlaşması,…vb.), Topluluk içi anlaşmalar (1968 tarihli Şirketlerin Karşılıklı Tanınmasına Dair Sözleşme,…vb) şeklinde gruplara ayrılabilirler. Bu anlaşmalar vergi ile ilgili hükümler de içerebilmektedir.
Topluluk vergi hukukunun yargı organlarından doğan kaynakları Avrupa Birliği’nin temel yargı organı olan Avrupa Toplulukları Adalet Divanı kararlarına dayanmaktadır. ATAD ile ilgili düzenlemeler Kurucu Antlaşmanın 220-245 inci Maddelerinde düzenlenmiştir[15] Bu madde hükümlerine göre Adalet Divanı Avrupa Birliği’ni kuran Antlaşma’nın yorumlanmasında ve uygulanmasında hukuka uyulmasını sağlar.[16] ATAD kararları, tüm Topluluk üyeleri açısından uyulması zorunlu ve bağlayıcı kararlar arasında yer almaktadır.[17]
1.2. Subsidiarite İlkesi
Avrupa Birliği vergi politikasında subsidiarite prensibi; üye ülkelerin vergilendirme yetkisini, kendi milli mevzuatları altında, dolaysız vergilendirmeyi kuvvetlendirmek için tutmalarını sağlar. Kısacası prensip olarak dolaysız vergilendirme her ülkenin kendi vergi kanunlara bağlı kalır. Aslında, üye ülkeler özellikle dolaylı vergilendirme ile ilgili olarak milli rekabeti kötü etkileyen alanların uyumlaştırılmasına niyetlidir. Sonuçta, geçmişte dolaysız vergilendirme ile ilgili birçok Komisyon teklifi, Komisyon’un bunları uygulamaktaki başarısızlığından dolayı geri çekilmişken özellikle KDV ile ilgili Konsey Direktif’leri uygulanmıştır.
Subsidiarite prensibine göre, Birlik üyesi ülkeler Avrupa Birliği çapında çözüm bulunması çok uzun sürecek dolaysız vergilendirme ile ilgili konularda, yeni politika ve mevzuat yapmada bağımsız olacaklardır. Dahası, vergi hâkimiyeti, ülkelere vergi kanunlarını ve vergi gelirlerini direkt olarak kontrol olanağı vermektedir. Her ne kadar Avrupa Birliğinde kurumlar vergisi reformu iç pazarın gerekleri ile bağdaşmak için gerekliyse de dolaysız vergilerin uyumlaştırılması subsidiarite prensibi ile bağdaşmamaktadır. Açıkçası dolaysız vergilerin uyumlaştırılması (özellikle kurumlar vergisi) küçük ve orta ölçekli girişimcilerin ticaret faaliyetlerine negatif yönde etki edecektir. Birçok ülke için rekabetçi vergi politikası, karşılaştırmalı üstünlük sağlamaktadır. Rekabetçi vergi politikası, en fazla büyüme ve istihdam yarattığı düşünülen küçük ve orta ölçekli girişimciler için yararlıdır.
İç pazarın oluşturulmasından itibaren vergi alanındaki birçok bozukluk, Birlik seviyesinde koordinasyonla çözülmüştür. Bazı durumlarda vergi hâkimiyeti kısıtlanmıştır. Bu durumlar, iç pazar için engel oluşturan ya da vergi kaçağı veya vergi kaybına yol açan sınır ötesi problemlerle ilgilidir. Dolaylı vergiler alanında, milli vergi mevzuatlarının yakınlaştırılması düşüncesi, iç pazarın etkinliğini arttırmıştır. Dolaysız vergilerin uyumlaştırılmasına, milli vergi politikaları, Birlik vergi mevzuatı ile uyumsuz olmadığı sürece gerek yoktur. Milli kanunların, Antlaşmanın sağladığı dört özgürlüğe ya da bireyler ve şirketler için kurduğu haklara uyumsuzluğunun etkisi olsa bile, bu özel durumlar Avrupa Birliği Adalet Divanının mahkeme içtihadı olarak sunulan prosedürüne tabi olacak ve genel olarak birincil bir dolaysız vergi yasasına ihtiyaç olmayacaktır.
AB’nin başlattığı vergi uyumlaştırması özetlenirse sadece KDV oranları, tüketim vergileri; iç pazarın kurulması ve Birlik içi kontrollerin kaldırılması ile ilgili yüksek derecede bir uyumlaştırma sağlanmıştır. KDV ve tüketim vergilerinden başka, dolaylı vergiler Lizbon Anlaşması’nın 113 üncü maddesine istinaden uyumlaştırılabilir ve böylece çifte vergilendirme, vergi kaybı ve vergi rekabetinin zarar görmesi engellenebilir.
Subsidiarite prensibi altında vergi koordinasyonu, milli mevzuatların Anlaşmalara uygunluğunu gerektirir. En azından yeterli derecede koordinasyon sağlanması, kurumlar vergisi alanında gereklidir. Bunun yanında Komisyon, Avrupa Şirketleri için sabit vergi oranları olmadan uzun dönemde “Avrupa Kurumlar Vergisi Matrahını” oluşturmayı amaçlayan “Genel Vergi Matrahı” önerisini teklif etmiştir. Komisyon’un, ev sahibi ülke vergilendirmesi önerisi üye ülkelerin vergi kurallarını ve vergi işbirliğini karşılıklı tanımalarına dayanmaktadır. Avrupa çapında işbirliği, üye ülkeler arasında hareketli olan sermayeden kaynaklanan vergi geliri kayıplarının önlenmesine yardım edecektir.
Bununla beraber gelir vergisi ve bireylerin kâr payları üzerindeki vergilendirme her devletin kendi milli kanunlarına bırakılmıştır. Adalet Divanına göre, vergi uyumlaştırmasının yokluğu halinde, gelir vergisi her üye ülkenin kendi milli politikası ile koruma altına alınmıştır. Dahası hizmetlerin, işçilerin, sermayenin serbest dolaşımı ve Antlaşmanın 39, 43, 49 ve 56 ncı maddelerinde tanımlanan özgürlüklerin kurulması ile ilgili gayrimeşru kısıtlamaların ya da milliyetçiliğe dayanan dolaylı veya dolaysız ayrımcılığın kesinlikle olmaması gerekmektedir. Ek olarak Antlaşmanın genel ve son hükümleri 293 üncü madde altında düzenlenen Birlik içi çifte vergilendirmeyi kaldırmış ve bireylerin sınır ötesi durumları ile ilgili haklarına saygı gösterilmesini cesaretlendirmiştir.
Milli vergi mevzuatlarının yakınlaştırılması ile ilgili olarak 1997 yılında kabul edilen Şirket Vergilendirmesi Tüzüğü, iç pazardaki bozuklukların ortadan kaldırılmasının yanı sıra, zararlı vergi tedbirlerinin de yok edilmesini amaçlamaktadır. Tüzük ayrıca, tasarrufların vergilendirmesi ile ilgili önerileri ve faiz ödemeleri ile bağlı şirketlerin aralarındaki işletme payları üzerindeki stopaj vergisinin bertaraf edilmesine yönelik Direktif teklifini de içinde barındırmaktadır. 2004 yılında sınır aşan transfer fiyatlandırmasından doğan kazançların, çifte vergilendirmesinin önlenmesi için Tüzük önerisi oluşturulmuştur. Görüldüğü üzere, üye ülkelerin vergi sistemleri, işbirliği yolu ile sağlanan bazı yaklaşımlar sayesinde yeniden yapılandırılmaya çalışılmıştır.
Gerçekte dolaysız vergilendirme, Roma Antlaşmasında düzenlenmemiştir. Dolaysız vergilerin uyumlaştırılması, Birlik yasası ile bağdaşmaz ancak koordinasyonu yasal olarak kabul edilebilir. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin, ev sahibi ülke tarafından vergilendirilmesi teklifi Avrupa entegrasyonunun uyumlaştırma kuralına dayalı ileriye doğru atılmış bir adımdır. Her halükarda, vergi rekabeti bağlamında Avrupa içinde 27 farklı vergi rejimini sürdürmek uzun dönemde zor olacaktır.
1.3. Lizbon Anlaşması Sonrası Durum
Avrupa Anayasası metninin 2005 yılında Fransa ve Hollanda’da yapılan halkoylamaları ile reddedilmesinden sonra, yeni çözüm arayışlarına giren Avrupa Birliği üyeleri, 2007 Haziran ayındaki Zirve’de bir reform anlaşmasının hazırlanması yönünde mutabakata varmışlardır. Hazırlanan anlaşma metninin son şekli 13 Aralık 2007 tarihinde Lizbon’da imzalanmış ve iki yıllık bir onay sürecinden sonra 01 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe girmiştir.[18]
Böylece, “Avrupa Topluluğu’nu Kuran Anlaşma” üzerinde önemli revizyonlar yapılarak, 28 üyeli Avrupa Birliği yeni bir döneme adım atmıştır. Bu Anlaşma ile Avrupa Parlamentosunun yetkileri arttırılmış ve Avrupa Konseyi ile yasama yetkisi konusunda eşit hale getirilmiştir. Ayrıca Parlamentonun, Avrupa Komisyonu’nun başkanının seçimindeki etkisi arttırılmıştır. Ortak karar alma mekanizmasının uygulanacağı alanlar genişletilirken, ilk defa Avrupa Konseyi Başkanlığı statüsü oluşturularak görev süresi 2,5 yıl olarak belirlenmiştir. Lizbon Anlaşması ile ulusal parlamentolara da önem verilmiş ve Avrupa Birliği ile ilgili yasama sürecine dâhil olmaları sağlanmıştır. Bunun yanında Avrupa vatandaşlarının temel haklarının güvenceye alınabilmesi bakımından Anlaşmaya ek bir protokolle Temel Haklar Şartı kabul edilmiştir.
Lizbon Anlaşması ile Avrupa Birliği organlarına karar alma sürecinde birçok kolaylıklar sağlanmış olsa da, dış politika, Avrupa Birliği bütçesi ve vergilendirme gibi konularda, Anlaşma oybirliği ile karar alma esasını korumuştur.
Avrupa Birliğinin İşleyişine Dair Anlaşma ile Avrupa Birliği’nin daha önce yürürlükte olan vergilendirme ile alakalı mevzuat hükümlerinde genel olarak bir değişikliğe gidilmemiş olup yeni Anlaşmada madde numaraları değiştirilmiştir.
Buna göre; Lizbon Anlaşmasının 113 üncü Maddesi hükmüne göre, Avrupa Konseyi, özel yasal düzenlemelerde, oybirliği ile hareket ederek ve Avrupa Parlamentosu ile Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi’nin görüşünü aldıktan sonra, özellikle iç pazarda malların ve hizmetlerin serbest dolaşımının önünde engel teşkil edebilecek katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi gibi dolaylı vergilendirme konularında, üye ülkelerin milli vergilendirme sistemlerinin, Birlik mevzuatı ile uyumlaştırılması için kurallar uygulamaya koyabilecektir. İç pazarda serbest rekabetin bozulmasına da yol açan bu alanlarda, bu maddeye dayanılarak daha önce birçok Direktif ve Tüzük uygulamaya konulmuş olup, Komisyon’un katma değer vergisi ile ilgili yasal stratejisi, çevre ve enerji vergisi gibi açık şekilde oluşturulmuştur.
Lizbon Anlaşması’nın 115 inci Maddesi ise diğer vergilerle ilgilidir. Bu madde hükmüne göre; Avrupa Konseyi, özel yasal düzenlemelerde oybirliği ile hareket ederek ve Avrupa Parlamentosu ile Ekonomik ve Sosyal Komite’nin görüşünü aldıktan sonra, iç pazarın oluşturulması ve işleyişine direkt olarak etki eden bazı kanunların, tüzüklerin ve idari hükümlerin birbirine yakınlaştırılması için Direktifler yayınlayacaktır. Bu maddeye dayanılarak gelir vergisi, kurumlar vergisi ve sermaye vergileri alanında bazı tavsiyeler ve yasal düzenlemeler daha önce uygulanmıştır.
Üye ülkeler ayrıca Lizbon Anlaşması’nın 113, 114 ve 115 inci Maddeleri bağlamında, vergi sorunlarında karşılıklı yardım ve işbirliği alanlarında Avrupa Birliği düzeyindeki yasal mevzuatı uygulamaya koyacaklardır.
Lizbon Anlaşması’nın 352 inci Maddesine göre; Konsey, Komisyonun önerisi üzerine oybirliği ile hareket ederek ve Avrupa Parlamentosu’nun da onayını aldıktan sonra, eğer yapılan Anlaşmalar yeterli gücü sağlamaz ise Anlaşmalarda ortaya konan hedeflerin birini gerçekleştirmek için ileri tedbirler alabilecektir. Bunun bir örneği olan Avrupa Ekonomik Çıkar Grubu, 1985 yılında sınır ötesi işbirliğini kurmak ve cesaretlendirmek için bu 352 inci maddede yer alan özel vergi düzenlemeleri altında kurulmuştur.
Avrupa Topluluğunu Kuran Antlaşmanın, Birlik içinde çifte vergilendirmenin kaldırılması için üye devletlerin birbirleri ile müzakere yapmalarını öngören 293 üncü maddesi, Lizbon Anlaşması ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlükte olan Direktif ve Tüzükler gibi AB mevzuatları olsa da olmasa da, üye ülkelerin vergi sistemleri ve vergi anlaşmaları, mutlaka, Kurucu Antlaşmanın; işçilerin, hizmetlerin, sermayenin serbest dolaşımı ve kurulum özgürlüğü ile ilgili temel prensiplerine ve ayrımcılık yapılmaması ilkesine saygı göstermek zorundadırlar. Anlaşma’nın 21 inci Maddesi her bir Avrupa Birliği vatandaşının, diğer üye ülkelerin topraklarına serbestçe seyahatine ve yerleşmesine hak tanımaktadır. Avrupa Ekonomik Alanı ile ilgili Anlaşma ile İzlanda, Lihtenştayn Prensliği ve Norveç gibi ülkelerin vatandaşları ve şirketlerine de eşit rekabet şartları ve ayrımcılık yapmama ilkeleri kadar malların, sermayenin, kişilerin ve hizmetlerin serbest dolaşımı ilkeleri de uygulanmakta ancak bu ülkelerde ikincil AB mevzuatı uygulanmamaktadır.
2. AVRUPA BİRLİĞİ BÜTÇESİNİN ÖZ KAYNAKLARI
Avrupa Birliği bütçesi, Birliğin her bir mali yıl içindeki tüm gelir ve giderlerinin tahmini olarak yer aldığı[19] ve genel olarak Birlik organlarına bütçe ile ilgili uygulama yetkisi veren bir kanun niteliğindedir[20]. Lizbon Anlaşmasının 310 uncu Maddesine göre gelir ve giderler birbirine denk olacak şekilde bütçede yer almalıdırlar ve bütçe ödenekleri sağlam mali yönetim ilkesi gereğince uygun bir biçimde kullanılmalı ve bütçenin oluşturulması, uygulanması ve hesapların sunumu şeffaf olmalıdır[21].
Birlik bütçesinin denk bir bütçe olma zorunluluğu Birliğin egemenlik gücüne dayanarak vergi yükümlülüğü doğurması ya da ulusal devletler gibi bütçe açığını finanse edebilmek için borçlanmasının da mümkün olmaması sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle bütçede yer alacak Birlik harcamalarının kaynaklarını gösteren gelirlerin önceden tespit edilmesi gereklidir.
Burada dikkat edilmesi gereken Birlik bütçesinin tamamen kendi öz kaynakları ile finanse edilemesi gerekliliğidir. Bu durum Lizbon Anlaşmasının 311 inci Maddesinde “Birlik, diğer gelirlere ihtiyaç duymadan, tamamen kendi öz kaynakları ile finanse edilecektir” şeklinde açıklanmıştır. Avrupa Birliği Konseyi aynı Madde hükmüne istinaden Avrupa Birliği Parlamentosuna danışarak Birliğin öz kaynakları ile ilgili Konsey Kararını 2007 yılında kabul etmiştir[22].
Birliğin Öz Kaynakları İle İlgili Konsey Kararına göre Birlik bütçesinin gelir kalemini oluşturan gelir kaynakları şunlardır:
· Geleneksel Öz Kaynaklar: Bunlar doğrudan Birlik mevzuatından kaynaklanan saf Birlik gelirleridir. Konsey Kararının 2/1(a) Maddesi hümüne göre bu gelirler; AB Üyesi olmayan ülkeler ile yapılan ticaret kapsamında Birlik ve veya Birlik organları tarafından konulan resim ve sigorta primleri, ek ve zorunlu tutarlar, ek tutar ve foktörler, Ortak Gümrük Tarifesi vergileri ve diğer vergiler ile yürürlükte kalkan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunu Kuran Anlaşma kapsamındaki gümrük vergileri yanında, ortak şeker piyasası kuruluşu çerçevesi içinde getirilen katkılar ve diğer vergilerdir.
· KDV payına dayalı kaynak: Katma değer vergisi payı Birlik bütçesinin önemli bir gelir kaynağıdır. Burada üye ülkelerin Birlik bütçesine yapacakları KDV payı aktarımı, Birlik bütçesinin öz kaynaklarını düzenleyen Konsey Kararının 2/1(b) Maddesine göre; her bir Üye ülke bakımından GSYH’larının % 50’sini aşmayacaktır. Ayrıca bu pay, her bir Üye ülkenin Birlik kurallarına göre tespit edilen uyumlaştırılmış KDV matrahına tek bir oranın uygulanması ile hesaplanacaktır. Aynı Konsey Kararının 2/4 üncü Maddesine göre bu sabit oran her bir Üye ülke bakımından % 0,3 olarak sabitlenmiştir.
· GSMH payına dayalı kaynak; Bu bütçe kaynağı, Üye ülkelerin GSMH’lalarının toplamına, diğer tüm gelirlerin toplamı doğrultusunda bütçe prosedürüne uygun olarak belirlenecek bir oranın uygulanması ile hesaplanır. Bu kaynak açacı bakımından geleneksel öz kaynaklar ve KDV payına dayalı kaynakların toplamı aşan Birlik harcamalarını karşılamak amacıyla toplandığından yıllara göre tutar bakımından değişiklik gösterebilir. Bu gelir kaynağı ile Birlik bütçesinin dengesinin sağlanması amaçlanmaktadır[23].
· Diğer Gelirler: Avrupa Birliği bütçesinin diğer gelirleri arasında; ücretler ve emekli aylıkları üzerinden alınan vergiler, çalışanların emeklilik fonuna olan katkıları, banka faiz gelirleri, geç ödemedem kaynaklanan faiz ve cezalar ile Birliğin borç alma ve borç verme işlemlerinden doğan gelirleri yer almaktadır. Grafik-1’de de görüleceği üzere bu tür gelirler toplam öz kaynakdağılımı içinde oldukça cüzi bir paya sahiptirler ( 2013 yılı için % 5,87).
Grafik-1. 2013 Yılı AB Toplam Öz Kaynakları Dağılımı


Kaynak: European Commission, Multiannual financial framework 2014–2020, Luxembourg: Publications Office of the European Union, 2013
Grafik-2. 2013-2014 Yılları AB Bütçesinin Gelir Çeşitlerine Göre Dağılımı

Kaynak: European Commission, Multiannual financial framework 2014–2020, Luxembourg: Publications Office of the European Union, 2013
2.1. Avrupa Birliği Bütçe Kaynakları İçinde KDV Payının Önemi
Avrupa Birliği bütçesinin öz kaynakları içinde önemli bir konuma sahip olan KDV payı’ndaki artış ve azalışlar, geleneksel öz kaynaklar konumundaki gümrük ve şeker vergileri payları ile birlikte Üye ülkelerin GSMH miktarları üzerinden Birlik bütçesine aktaracakları kaynakların artmasına veya azalmasına neden olmaktadır.
Bu açıdan bakıldığında, gümrük gelirleri ve şeker vergileri gibi kaynaklarda yaşanacak dalgalanamalar genel olarak çok fazla olmamakla birlikte, İç Pazarında işleyişinde önemli bir rolü olan katma değer vergisisi alanında Üye ülkelerde ve dolayısıyla Birlik düzeyinde gerçekleşecek matrah aşınmaları ve vergi kayıpları Birlik Bütçesinde de önemli bir gelir kaybına yol açabilecektir.
Avrupa Birliği’nde Katma Değer Vergisi sistemi, tüm Üye ülkelerin dolaylı vergilendirme alanındaki milli egemenlik yetkilerininin önemli bir kısmını Birliğe devretmesi neticesinde ortak bir KDV mevzuatı çerçevesinde yürütülmektedir. Tüm üye ülkeler tarafından uyulması zorunlu kuralları içeren KDV Direktifinde minumum standart KDV oranı % 15 olarak düzenlenirken bunun üstündeki KDV oranları konusunda Üye ülkeler ayarlama yapma konusunda serbest bırakılmışlardır. Üye ülkeler KDV beyannamelerinden kaynaklanan vergi gelirlerini nasıl harcayacakları konusunda kendi kararlarını verme hakkına sahip olmakla birlikte Avrupa Birliği bütçesine göndermekle yükümlü oldukları toplam matrahın % 3’lük tutarı ile ilgili olarak böyle bir tasarruf hakları yoktur[24].
Tablo-2’de Üye ülkelerin ve Birliğin 2011-2012 yılları arasındaki KDV kayıplarının bir karşılaştırılması görülmektedir. KDV gelirlerindeki kayıpların artışı, Birlik bütçesinin öz kaynakları arasında yer alan ükle KDV paylarının da azalmasına yol açabilecek ciddi sonuçlar içerebilecektir.
Tablo-2 Avrupa Birliği’nde KDV Açıkları

Kaynak: 2012 Update Report to the Study to quantify and analyse the VAT Gap in the EU-27 Member States
2.2. Avrupa Birliği’nde Vergi Kayıp ve Kaçağını Önlemek İçin Alınması Öngörülen Tedbirler
Avrupa Birliği bütçesinin gelir kalemleri içerisinde üye ülkelerin toplamış oldukları katma değer vergisinden Birlik bütçesine aktarmakla yükümlü oldukları pay oranı, 2004 yılından sonraki dönemler için % 0,50 olarak belirlenmiştir[25]. Bu pay AB bütçesinin kendi öz gelirleri olarak kabul ettiği 3 temel gelir unsurundan biridir.[26]
Oluşturulan İç Pazar’da Üye ülkeler arasında kaldırılmış olan fiziksel sınırların ve gümrük bariyerlerinin yanı sıra son on yılda giderek artan oranda geleneksel ticaretin yerini almaya başlayan elektronik ticaretin açığa çıkarmış olduğu yeni vergi hileciliği türleri Üye ülkelerin dolayısıyla Birliğin dolaylı vergiler üzerinden elde etmiş olduğu vergi gelirlerinde önemli kayıplara neden olmuştur. Örneğin Avrupa Birliği’nin 2011 yılında vergi hileciliği ve hatalar yüzünden gerçekleşen toplam vergi geliri kaybı yaklaşık olarak 193 milyar Euro civarındadır.[27]
Bu nedenle, Avrupa Konseyi 2012 yılının Mart ayında Komisyondan vergi hileciliği ve vergi kaçakçılığı ile mücadeleyi geliştirecek somut önerileri ve üçüncü ülkeler ile ilişkileri de içerecek bir raporu hazırlamasını istemiştir[28]. Komisyon, bunun üzerine 27 Haziran 2012 tarihinde “Haziran Bildirimi” olarak da anılan Bildirimi[29] kabul etmiştir.
Bu Bildirim ile Komisyon, mevcut araçlar kullanılarak ve askıya alınmış Komisyon Önerisinin kabul edilmesi yolları ile vergi uyumunun nasıl attırılabileceği ve vergi hileciliği ve kaçağının nasıl azaltılabileceğini ortaya koymuştur. Bildirim ayrıca, daha fazla yasal eylemin ve koordinasyonun gerçekleşmesinin Birliğin ve Üye ülkelerin yararına olduğu alanları belirlerken, vergi hileciliği ve kaçakçılığının giderek artan orandaki olumsuzluklarına karşı Üye ülkelerin birlikte çalışmalarının açığa çıkaracağı katma değeri ortaya koymuştur.
Haziran Bildirimi, 2012 yılının bitiminden önce idari işbirliğini güçlendirecek ve mevcut iyi yönetişim politikasının gelişimine katkı sağlayacak somut adımları gösterecek bir eylem planının yapılmasını da öngörmüştür. Komisyon bu eylem planı ile kısa, orta ve uzun vadeli dönemlerde, Üye ülkelere aşırı yük yüklemeyecek ve gerekli faaliyetlerin yapılabilmesi için Üye ülkelerin kapasitelerini göz önüne alacak yeni girişimlerde bulunmayı planlamıştır[30]. Bu şekilde bazıları hâlihazırda uygulamaya konmuş uygulamalar geliştirilecek ayrıca 2013 ve 2014 yılları ve daha sonraki zaman dilimlerinde idari işbirliğini arttıracak, vergi hileciliği ve kaçakçılığı ile mücadele de etkinliği arttıracak yeni girişimler yürürlüğe sokulacaktır.
SONUÇ
İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi ile birlikte, her ne kadar savaşın galibi olarak görülseler de, büyük kayıplara uğrayan ve ekonomileri yerle bir olan büyük Avrupa devletleri Avrupa coğrafyasında meydana gelebilecek yeni bir savaşın yıkımından kurtulmak ve bölgede istikrarı sağlamak için yeni bir arayış içine girmişlerdir. Bu amacı gerçekleştirmek için altı büyük Avrupa devletinin bir araya gelerek oluşturdukları Topluluklar bugün 28 üyeli Avrupa Birliği haline dönüşmüştür.
İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde, Avrupa devletleri bozulan ekonomilerini yeniden yapılandırmak ve kalkınmalarını hızlandırmak için ülkeler arasında serbest ticaret yapılmasının sağlanması fikrine dayanan bir Topluluk oluşturulması fikrini benimsemişlerdir. Bu durum kurulan Toplulukların ekonomik bir oluşum olarak ortaya çıkmasına neden olmuştur. Zira savaş sonrası dönemde siyasi bir birliğin kurulmasının imkânsızlığının yanında Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu kuruluş amaçları bu yönde ki bir hareketin sadece ekonomik alanda yapılacağını göstermiştir. Daha sonra Roma Antlaşması ile oluşturulan Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu da ekonomik anlamda bir Avrupa bütünleşmesine ve ortak pazarın oluşturulmasına dayanak teşkil etmiştir.
Her ne kadar, ortak pazarın oluşturulması için üye ülkeler niyetlerini ortaya koysalar da, oluşturulacak ortak pazarın düzgün işlemesi ve üye ülkeler arasında serbest rekabetin sağlanması için, üye ülkelerin farklı vergi sistemlerinin de birbirine yakınlaştırılması ve ortak bir vergi politikasının oluşturulması gereklidir.
Ulusal egemenliğin temel konularından biri olan, vergi politikası, ülkelerin ekonomi politikalarının bir parçasını oluşturur. Bu nedenle, AB’de vergilendirme temel olarak üye devletlerin yetkisinde bırakılmıştır. Ancak, üye ülkeler içinde farklı vergi sistemlerinin bulunması, Birlik hedeflerinin gerçekleştirilmesinin önünde büyük bir ölçüde engel oluşturmaktadır.
Tüm dünyada olduğu gibi, AB’de de ülkelerin kamu yönetimi alanında en önemli silahlarından bir olan vergilendirme, ekonomik ve sosyal politikaları uygulama aracı niteliğindedir. Her ülkenin söz konusu politikalarındaki farklılıklar, vergi uygulamalarının da farklılaşmasına neden olmaktadır. Bu yüzden vergilendirme alanında üye ülkeler arasında henüz tam bir uyum sağlanamasa da, Birlik içerisinde malların, hizmetlerin, sermayenin, işgücünün serbest dolaşımının, serbest ticaret ve rekabet, ortak tarım, ulaştırma ve dış ticaret politikalarının daha etkili uygulanmasını sağlayacak ölçüde vergi uyumlaştırmasının en kısa zamanda gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır.
Birlik bütçesine aktarılan paylar bakımından, Katma Değer Vergisi gibi dolaylı vergiler alanında yapılan uyumlaştırma çalışmaları, Üye ülkeler tarafından Birlik bütçesine aktarılması gereken Katma Değer Vergisi Paylarının yeknesaklığını sağlamaktadır. Bu şekilde ortak bir KDV sistemi çatısı altında Üye ülkelerce tahsil edilen KDV gelirlerinden Birlik Bütçesine önemli bir pay aktaırmı sağlanmaktadır.
Bununla birlikte, özellikle katma değer vergisi alanında Birlik içi ve dışı ticaret dolayısıyla gerçekleşen vergi layıp ve kaçağı, Bütçe’ye aktarılacak KDV paylarının dalgalı bir seyir izlemesine neden olabilcek düzeylere erişebilecektir. Gelişen internet teknolojisi yeni kaçakçılık türlerini de beraberinde getirmiştir. Bu nedenle, yaşanan KDV geliri kaybının önüne geçilmesi Avrupa Birliği Konseyi’nin ve Komisyon’un öncelikli hedefleri arasında yer almaktadır.
Bilge, S. ve Çelikay, F. (2009), “Avrupa Birliği Bütçesinin Geleceği: Bütçe Revizyon Çalışmaları”, Maliye Dergisi, 157BİLİCİ, N., (2007), Avrupa Birliği – Türkiye İlişkileri 3. Baskı, Ankara, Seçkin YayıncılıkCouncil Decision of 7 June 2007 on the system of the European Communities’ own resources, Official Journal of the European Union, 23.6.2007, L 163/17Council Directive 2008/7/EC of 12 February 2008 Concerning Indirect Taxes on the Rising of Capital, Official Journal of the European Union, 21.02.2008, L46/11Consolidated Version of the Treaty On The Functioning Of The European Union, 2012, Official Journal of the European Union, 26.10.2012, C 326/49, M. 310Decision No 1482/2007/EC Of The European Parliament And Of The Council of 11 December 2007 establishing a Community programme to improve the operation of taxation systems in the internal Market (Fiscalis 2013) and repealing Decision No 2235/2002/ECEuropean Commission, (2014), Taxation Trends In The European Union Main Results 2013 Edition, Office for Official Publications of the European Communities, , Luxembourg, European Commission, (2007), Economic Papers, Directorate-General for Economic and Financial Affairs Publications, Brussels,
European Commission, (2013), Multiannual Financial framework 2014–2020, Luxembourg: Publications Office of the European Union European Commisssion, VAT gap: Frequently asked questions, Erişim 2015, http://europa.eu/rapid/press-release_MEMO-14-602_en.htmEuropean Commission, (2014), 2012 Update Report to the Study to quantify and analyse the VAT Gap in the EU-27 Member StatesEuropean Commission, (2008), European Union Public Finance 4th Edition, Publications Office, Belgium European Commission, COM(2012)722 Final, Communication from The Commission to The European Parliament and The Council An Action Plan to Strengthen the Fight Against Tax Fraud and Tax Evasion, Brussels, 6.12.2012European Commission COM (2012) 351 Final, Communication from the Commission to the European Parliament and the Council on Concrete Ways to Reinforce the Fight Against Tax Fraud and Tax Evasion Including in relation to Third Countries, Brussels, 27.06.2012European Communities,(2000), Tax Policy In The European Union, Office for Official Publications of the European Communities, LuxembourgEU Business, EU loses EUR 200 bn in sales tax fraud, error, 2013, http://www.eubusiness.com/news-eu/tax-fraud-vat.qkz, Erişim 2015Güvenç, M.H., (2010), Avrupa Birliği Bütçesi, Maliye Bakanlığı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı, AnkaraOKSAY,S., UYANIK, A., ve ACAR,O., (2005)”Avrupa Birliği’nin Vergilendirme Yapısı ve Sigorta Sektörü”, Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketler Birliği Sigorta Araştırma ve İnceleme Yayınları -1 ,TSRŞB Yayın No :8The Treaty of Rome, 1957The Treaty of Amsterdam Amending The Treaty On European Union, The Treaties Establishing The European Communities And Certaın Related Acts, Amsterdam, 1997
2007/C 306/01 Treaty of Lisbon amending the Treaty of European Union and The Treaty Establishing the European Community, signed at Lisbon, Official Journal of European Union, 13 December 2007
2007/C 306/01 Treaty of Lisbon amending the Treaty of European Union and The Treaty Establishing the European Community, signed at Lisbon, Official Journal of European Union, 13 December 2007
[1] The Treaty of Rome, 1957, Madde 23 -181
[2] Nuretttin BILICI, 2007, Avrupa Birliği – Türkiye İlişkileri 3. Baskı, Ankara, Seçkin Yayıncılık
[3] European Communities, Tax Policy In The European Union, Office for Official Publications of the European Communities, Luxembourg, 2000, s:6.
[4] Suna OKSAY, Atilla UYANIK, ve Onur ACAR,”Avrupa Birliği’nin Vergilendirme Yapısı ve Sigorta Sektörü”, Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketler Birliği Sigorta Araştırma ve İnceleme Yayınları -1 ,TSRŞB Yayın No :8, Aralık 2005. s. 80
[5] N. Bilici, 2007, s. 158.
[6] S. Oksay, A. Uyanık ve O. Acar, 2005. s.81.
[7] Taxation Trends In The European Union Main Results 2013 Edition, Office for Official Publications of the European Communities, , Luxembourg, 2014, s:3
[8] European Communities, 2000, s: 7
[9] European Commission, Economic Papers, Directorate-General for Economic and Financial Affairs Publications, Brussels, 2007,s:2
[10] Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunu Kuran Antlaşma (1952) [2002 yılında sona erdi], Avrupa Ekonomik Topluluğunu Kuran Antlaşma (1958), Avrupa Atom Enerjisi Topluluğunu Kuran Antlaşma (1958), Avrupa Birliği Antlaşması (1993).
[11] The Treaty of Amsterdam, 1997, Madde 95.
[12] N. Bilici, 2007, s. 159.
[13] Decision No 1482/2007/EC Of The European Parliament And Of The Council of 11 December 2007 establishing a Community programme to improve the operation of taxation systems in the internal Market (Fiscalis 2013) and repealing Decision No 2235/2002/EC
[15] a.g.e., s.161.
[16] The Treaty of Amsterdam, 1997, Madde 220.
[18] 2007/C 306/01 Treaty of Lisbon amending the Treaty of European Union and The Treaty Establishing the European Community, signed at Lisbon, Official Journal of European Union, 13 December 2007
[19] Consolidated Version of the Treaty On The Functioning Of The European Union, 2012, Official Journal of the European Union, 26.10.2012, C 326/49, M. 310
[20] Bilge, S. ve Çelikay, F. (2009), “Avrupa Birliği Bütçesinin Geleceği: Bütçe Revizyon Çalışmaları”, Maliye Dergisi, 157: 150-165.
[21] Güvenç, M.H., 2010, Avrupa Birliği Bütçesi, Maliye Bakanlığı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı, Ankara, s. 11
[22] COUNCIL DECISION of 7 June 2007 on the system of the European Communities’ own resources, Official Journal of the European Union, 23.6.2007, L 163/17
[23] COUNCIL DECISION of 7 June 2007 on the system of the European Communities’ own resources, Official Journal of the European Union, 23.6.2007, L 163/17
[24] European Commisssion, VAT gap: Frequently asked questions, Erişim 2015, http://europa.eu/rapid/press-release_MEMO-14-602_en.htm
[25] European Commission, European Union Public Finance 4th Edition, Publications Office, 2008, Belgium p.239
[26] AB’nin kendi öz bütçe gelirleri; ithalattan alınan gümrük vergileri ve şeker harçları, KDV gelirlerinden Üye ülkelerin % 0,50 oranında Birlik bütçesine aktardığı paylar ve Üye ülkelerin gayri safi milli hasılaları üzerinden Ayırdıkları paylar olarak 3 ana kalemden oluşmaktadır.
[27] EU Business, EU loses EUR 200 bn in sales tax fraud, error, 2013, http://www.eubusiness.com/news-eu/tax-fraud-vat.qkz, Erişim 2015
[28] European Commission, COM(2012)722 Final, Communication from The Commission to The European Parliament and The Council An Action Plan to Strengthen the Fight Against Tax Fraud and Tax Evasion, Brussels, 6.12.2012
[29] European Commission COM (2012) 351 Final, Communication from the Commission to the European Parliament and the Council on Concrete Ways to Reinforce the Fight Against Tax Fraud and Tax Evasion Including in relation to Third Countries, Brussels, 27.06.2012
[30] European Commission, COM(2012)722 Final, Communication from The Commission to The European Parliament and The Council An Action Plan to Strengthen the Fight Against Tax Fraud and Tax Evasion, Brussels, 6.12.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder